30 Haziran 2011 Perşembe

trainspotting

edip cansever...

Phoenix / Edip Cansever

Ben orda, akşamına orospular dadanan
Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
Ya Tanrıya inanır ya da isyana.

Kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.

Orası bir ölümdür şarabımı doyuran
Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
Vaftizi gün ışığında bir garip protestan
Tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından.




Phoenix,  Edip Cansever (Şiir - Tam)
Kaynak: Petrol, Toplu Şiirler I , Adam Yayınları, 1990

18 Haziran 2011 Cumartesi

sincaap çokk meşhur oldu--m. nutzz ve erikli.)

sincap figürünün son zamanlarda reklamların aranan yüzü olması beni çok sevindirmekte ve eğlendirmektedir. tekliflere açığım.)))
tıklanma rekorları kırıyormuş.



nuttzz sincapının üniversiteli hali bana pek bi benziyo:)


vuvvv facebookta fan sayfası bile kurmuşlar...


daha fazla video için bknz:


hepsi bir arada::


bir de erikli'nin uludağın zirvesinden gelen reklamı var pek tabiki... onda da sus işareti yapan sincap dikkatleri çekmekte, şu an bu sincapın koca koca resimleri billboardları süslemekte.)) gördüğümde mutlu oluyorum, yoluma gülümseyerek devam ediyorum, kendimi çok meşhur olmuş gibi hissediyorum.)))

reklamın tamamı için ise bknz;



umarım daha da meşhur olur tatlı sincaplarrr....

11 Haziran 2011 Cumartesi

şimdi ortaçgil dinle-me...

bazı şeyler onulmaz yaralar açar, incitir, yıkar, geçer... incitir işte ötesi yok!! kolun kanadın kırılır... dinleyerek her sabahı gözlerini açtığın şarkı, şarap içerken dinlediklerin, heyecanla yolculuk yaparken dinlediklerin, mumları yakıp dinlediğin, uyurken dinlediğin..... ve liste böylece bir ortaçgil külliyatına kadar dayanır...

kirletilinceye kadar..

sorabileceğim tek soru var; bunu nasıl yaptın?


Nisan denizi gibi acıtır
Hoş geldin değil hoşça kal acıtır
Aklında resimler hep geri sarıyorsan 
Birazda duygun varsa acıtır
Güneşe bakmısız gibi acıtır
Tutuşmuş da yanmamışız gibi acıtır
Ustün biraz hafifse ve ayaz bindirmişse
Kacacak yer yoksa acıtır
Tepemizde bulutlar yağmuru unuttular
Kuru toprak gibiysen acıtır
Ay dolunay, deniz yanıyor
Ben nerdeyim, ben nerdeyim, ben nerdeyim
Saat çok geç belki gece üç
Kimlerleyim, kimlerleyim, ben nerdeyim
Öğrenmiş de inanmamışız gibi acıtır
İnanmış ama öğrenmemişiz gibi acıtır
Aklın havadaysa ve sen yerdeysen
Bir de fark edersen acıtır
Yudum, yudum biriktirmişiz 
Biri çarpıp dökmüşse
Artık dolmuyorsa acıtır






Tutuşmuş da yanmamışız gibi acıtır

yalancısın!

8 Haziran 2011 Çarşamba

çok erken değil mi?


 -Hala yalnız mısın?
- Sadece özgür…
- Peki mutsuz?
- Sadece alışmış…
- Peki ya aşık?
- Sadece eksik… Peki ya sen… Hala bekliyor musun?
- Beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız…
- Peki ya umut?
- Umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.


Herkes gider mi… Herkes gider mi… Söyle bana küçük adam…
Çok erken değil mi… Erken değil mi… Söyle bana küçük adam...
Yağmur diner mi… Yağmur diner mi… Söyle bana küçük adam…
SÖYLE BANA KÜÇÜK ADAM.

5 Haziran 2011 Pazar

being alone, doesn't mean that your free....

gösterebildiği bir cesaret örneği, karanlık ve ıssız yollarda, geceleri farları söndürerek araba kullanmaktı... çok heyecan vericiydi evet, çok da keyifli... çok gülerdik... ama bu bir şeye yaradı mı? hayır! önemli olan, cesaretini, gerçekten hak ettiği yerde gösterebilmekti. bu da gerçekten zordu... ya da ona zor geliyordu. zaten her şey ona zor gelirdi. simdi kaçtığın zorlukların gölgesindeki parkta oturuyor ve kendini izliyorsun. bu da sana garip bir haz veriyor.

karanlık yollarda, farları söndürüp korku ve heyecanla karışık güldüğümüz günlere...

i m not alone, alone...